Küçük Sırlar dizisindeki saf ve masum Su karakterine hayat veren Sinem Kobal gerçek hayatta da benzer bir portre çiziyor. Ailesi onun her şeyi, çalışmayı ve hayatı çok seviyor. Bu da güzel oyuncunun enerjisine ve başarısına yansıyor.
Sinem Kobal, kapak çekimi ve röportajımız için buluşma yerimize tam vaktinde geliyor. Kısaca çekimin detayları konuşulduktan sonra saç ve makyaj işlemine geçiliyor. O kadar maharetli ki saçının son rötüşlarını eline saç maşasını alıp kendi yapıyor, aynadan da bize gülümsüyor. Gerçekten çok pozitif, yapıcı ve güleryüzlü biri Sinem Kobal. Ve tabii son derece doğal. Rahatlık onun için her şeyden önemli. Seçilen kombinleri inceliyor ve takılarla kendinden bir şeyler katıyor kombinasyonlara. Ve fotoğraf çekimi... Aynı zamanda yakın arkadaşı da olan Cem Talu'ya birbirinden samimi, profesyonel pozlar veriyor ve koca kapak çekimi tüm bu pozitif enerjinin etkisiyle kısa sürede tamamlanıyor. Tabii ki futbolcu sevgilisi Arda Turan'a olan aşkı gözlerinden okunuyor. Bu konuda ağzını bıçak açmıyor ve sorularımızı gülerek geçiştiriyor. İşte karşınızda Sinem Kobal...
Basketbol maçında görüntünüz izleyici olarak ekranlara yansıdı. Genel olarak maçlarla ilgili yorumlarınızı alabilir miyiz?
Kardeşim basketbolcu, çocukluğumdan beri babam, ben ve kardeşim hafta sonları basket maçları yaparız. O yüzden bu sporu çok seviyorum. Ülkemizin de böyle önemli bir turnuvada büyük bir başarıya imza atışına tanık olmak kaçmayacak bir fırsattı benim için. Oyuncuların hepsini tebrik ediyorum. Onların sayesinde bu sporla ilgilenen gençlerin önü açılacak diye düşünüyorum. Orada olmak benim için büyük bir gururdu.
Peki, Küçük Sırlar nasıl gidiyor?
Çok emek verilen bir proje; dizi yayına girmeden önce de ekip olarak senaryo üzerinde çok çalıştığımız ve titizlendiğimiz bir işti. Çekimine başladığımızda da çok uzun süre denemeler yaptık ve en sonunda çekirdek kadro ortaya çıktı. Çok güzel geri dönüşler alıyoruz ve bu, bizi yakaladığımız çizgiyi korumak adına daha da motive ediyor. O yüzden çok yorucu ama bir o kadar keyifli bir çalışma ortamımız var.
Bir role hazırlanma sürecinizden bahseder misiniz?
Role hazırlanma aşamasının mesleğimin en keyifli yanı olduğunu söyleyebilirim. Örneğin Su karakteri, kozasından çıkan bir kelebeğe benziyor. Kendi dünyası dışında hiçbir kötülüğün, entrikanın veya yalanın bir parçası olmamış ve daha önce bu tür şeylerle hiç karşılaşmamış biri. Doğal olarak insanlara karşı önyargıları olamayan, iyi niyetli ve kendisine nereden kötülük gelebileceğini kestiremeyen bir karakter. Ancak bu saflık da bir noktada bozuluyor ve şartların kendisini sürüklediği yere doğru giderken oyunu kurallara göre oynaması gerekiyor. Olabildiğince saf ve etrafına baksa da göremeyen bir karakter; benim en hoşuma giden yanı da buydu. Çünkü bana çocukluğumu anımsattı. Ben de büyümeye başladığımda yaşadığım zorlukları ve anıları hatırlayarak, Su'ya bunların enerjisini yansıtmaya çalıştım. Bir yandan da Su karakteriyle benzeşen ve ayrılan yönlerimi analiz ederek dengelemeye çalıştım. Oyunculuk anlamında da çok keyifli bir süreçti bu benim için çünkü yavaş yavaş renklenen bir karakteri oynuyorum ve bu bana rolüme sürekli yeni bir şeyler katma fırsatı veriyor. Su'daki bu değişkenlik yaratıcılığımı ve oyunculuğumu geliştirmemi sağlıyor diye düşünüyorum.
Siz bahsettiğiniz bu değişimi nasıl yaşadınız?
Sanırım ben daha çok sorumluluk almaya başladıkça büyüdüğümü hissettim. Oyunculuk zor bir meslek, küçük yaşta sadece kendinize değil herkese karşı bir sorumluluk duygusu taşımaya başlıyorsunuz ve bu sizi yavaş yavaş büyütüyor. 14-15 yaşındaki sıradan bir çocuk hatasının cezasını yalnızca ailesinden alırken, böyle bir mesleğiniz varsa bunun cezasını herkesten alırsınız. Bu da insanı daha hızlı düşünmeye ve her zaman kendini geliştirmeye zorluyor. Bu, insanı hızla olgunlaştıran bir süreç. Bir avantaj ama aynı zamanda dezavantaj...