Sinem Kobal ‘Artık öğrenci rollerini kabul etmeyeceğim’ sözüne sadık kalamadı.
‘Bir daha okul önlüğü giymemeye karar vermiştim ama Ayakta Kal’ın projesini okuyunca bundan vazgeçtim’ dedi. Filmin eski Yeşilçam filmlerine benzer bir tavrı olduğunu söylediğimizde ise yüzünü koskoca bir gülümseme kapladı. ‘Röportajlarda Ayakta Kal’ın Yeşilçam ile benzerliği ortaya çıkarıldığı zaman çok memnun oluyorum. Çünkü ben eski filmleri yenilerden daha fazla severim. Onların naif yapısı beni kendine bağlar’ demesi üzerine ‘Peki filmin Yeşilçam ile benzerliğinin dışında sizi cezbeden tarafı nedir?’ diye sorduk, ‘Yasemin sınıf çatışmasında arada kalan ve kendine çıkış yolu arayan genç bir kız. Ailesi zengin olduğu halde şımarmamış. Bu karmaşada ilk kez aşık oluyor. Aşık olduğu insanın fakir bir çevreden gelmesi sorunları iyice büyütüyor. Bu çatışmaları ve birbirine aşık iki gencin ayakta kalma mücadelesini anlatan projede olmam gerektiğini düşündüm’ cevabını verdi.
Türk sinemasındaki her güzel oyuncunun duymaktan sıkıldığı Türkan Şoray kanunları sorusuna sıra geldiğinde ise Kobal, ‘Bu tür kurallar değil de fikirlerim var. İçime sinen projeleri tercih ediyorum. Daha yolun başında, genç bir oyuncu olarak büyük cümleler kurmak bu işe yıllarca emek vermiş ustalarımıza ayıp olur. Her şeyin zamanı var’ diye biraz tepkisel bir cevap verdi.
Sinem Kobal’ın bale, tiyatro yapması, aikido öğrenmesi ve başka birçok özelliği medyada yer aldı. Bir hiperaktiflik durumu mu var dediğimizde ‘Bunu inkar etmek zor. Ama hiperaktiflik kendimi geliştirmeme yarıyor. Bunun faydasını bütün yaptığım işlerde görüyorum. Mesela tekvando ve aikido Selena dizisinde çok avantaj oldu.’ diye cevap verdi. Özellikle bale eğitiminin sinemaya yararlı olduğu söylenir, Kobal’da bunu doğrular şekilde ‘Bale sayesinde 4 yaşımdan beri sahnedeyim. Her yıl AKM’de resitalim oldu. Seyirciye alışkınım, vücut dilim ve ritim duygum bu sayede gelişti... 13 yaşında tiyatro ve sinemaya başladığımda en büyük avantajım buydu. İş disiplinimi baleye borçluyum’ dedi.
Birbirinden güzel hayat notları
1987 doğumlu Kobal genç yaşına rağmen üç filmde oynadı, tiyatro yaptı, dizilerden de hatırı sayılır bir hayran kitlesine sahip. Bu üç oyunculuk stilinin farkları olduğunu kabul etti ve ‘Hepsi cebime koyduğum güzel notlardır’ gibi ilginç bir yorumda bulundu. Tiyatroda izleyiciden tepkiyi anında aldığını, sinema filmini ise en kalıcı eser kabul ettiğini ama ekranın kitlelere ulaşmak adına en uygun iletişim aracı olduğunu iddia etti. Kobal sabah beşlere kadar 24 saat çalıştığını, dizilerin yorucu olmasını kabullendiğini de ekledi. Genç oyuncunun senaryo da yazdığını biliyorduk. Bu konuyu açtığımızda birçok hikayesi olduğunu, son zamanlarda bunlardan birine yoğunlaştığını, vakit buldukça iki arkadaşıyla senaryoyu yazdıklarını anlattı ve gelecekte daha ciddi yaklaşacağı bu işi şu an hobi gibi değerlendirdiğini söyledi. Sohbetin sonunda Kobal yeni hobilerine ve oyunculukla ilgili projelerine devam etmek için yanımızdan ayrıldı. Birçok ilginç konu ve üretimle karşımıza çıkacağına şüphe yok.